Rollerin değil hikâyelerin peşindeyim

Benim Adım Gültepe’de de Öyle Bir Geçer Zaman ki ve Kayıp dizilerindeki ekiple berabersiniz. Yeni dizi için eski arkadaşlarınızla bir araya gelmek nasıl bir duygu?
Hem işini severek yapan hem de iyi olması için çalışan bir ekiple yan yana çalışmanın verdiği bir avantaj bu. Zamanla yarıştığınız, yüksek tempolu bir işi, birbirini iyi tanıyan, birbirinden ne istediğini bilen dostlarla gerçekleştirmek işe de yansıyor bence.
Dizide mahallenin Eşref abisini oynuyorsunuz. Bu rol sizin için farklı bir deneyim olacak...
Eşref’i canlandırmak heyecanlandırıyor. Benim deneyimim Eşref’in can bulup sonrasında da inandırıcı bir yaşantısının olmasını sağlamak. Mahalle abisi de olan Eşref diğer özellikleriyle de güzel bir karakter.
Her mahallenin, her semtin sevilen sayılan bir abisi mutlaka vardır. Bu anlamda Eşref nasıl bir abi olacak?
Eşref’in sert görünüşünün gerçekten de sert bir adam var. Seveni var, düşmanı var. Ama saygı duyulan, güvenilir bir mahalle abisi. Sağlam duran bir adam. Bir insan ne olduğunda sertleşir? Kötü karakterleri izlemekten hoşlanmanızın nedeni, kötülüğün nasıl oluştuğunu ve kendini nasıl devam ettirdiğini bilmek istememiz biraz da. Bazen sert, kaba bulduğumuz karakterin iyiye dönüşmesini görmek istiyoruz. Bazen de onun yaşadıklarının böyle olmasına neden olduğuna ikna oluyoruz. Sert, baskıcı bir adam dedim ama elbette kendi derinlikleri var Eşref’in. Hepimiz gibi seçtiği yolların sonucunu yaşıyor. Ona kötü bir karakter demiyorum. Eşref, adaletle arasında, adaletli bir ilişki kuran bir insan. Bu, hürmet görmesini sağlıyor. Ama karşınıza almak istemeyeceğiniz biri diyebilirim.
Karakterin sizi etkilediği anlaşılıyor. Senaryoyu ilk okuduğunuzda ne hissettiniz?
İyi yazılmış bir hikâyeydi, capcanlı bir senaryo... Okuduktan sonra benim aklıma düşen Eşref oldu. Bu rolün gelmesi de güzel oldu.
Karakter için ‘aradığım, beklediğim rol buydu’ dediğiniz oldu mu peki?
Olmadı. Daha önce konuşsaydık da Eşref’i tanımlayamazdım zaten. Soner’i ya da Kayıp’taki Mehmet’i de öyle... Özellikle aklımda roller yok. Genelde hikâyenin peşinde oluyorum ben. Ama izler bırakmış kişiler var tabii. Oynamak istediğim gerçek kişiler.
Rol seçimi konusunda özel bir hassasiyet var mı?
Özellikle dikkat etmiyorum. Karakterlerin genel hikâye içinde detaylı ve gerçeğe yakın kurgulanmış olması sanırım bu hassasiyeti biraz rahatlatıyor.
Benim Adım Gültepe, bunca projenin içinde izleyiciden karşılık bulur mu?
Emek verilmiş, iyi planlanmış bir iş. Sevileceğini, merak uyandıracağını düşünüyorum. Gerisini Allah bilir.
Dizilerden zaman kalıyor mu bilmiyorum ama, sinema projesi var mı?
Okuduğum, sevdiklerim var. Ama hazırlığı başlamış bir film yok şu an. Dizi ve tiyatro bu sezon epey zamanımı alacak.
1980’lerin İzmir’inden bir mahalle hikâyesi
....
Dizi, 1980’li yılların İzmir’ini konu ediniyor. Gültepe semtinde geçen hikâyede, mahallenin her sokağında meydana gelen ayrı bir olay, burada yaşayan Seyfi, Gülali, Fevzi ve Murat adındaki dört yakın arkadaşın gözünden anlatılıyor.
‘Hepimiz inandığımız kadarız aslında’
“Evet her şeyin çok hızlandığı, tükettiğimiz doğru. Ama ben -iş tarafından bakarsak- sevilen, bağ kurulan işlerin unutulduğunu düşünmüyorum. Hayatta da mânâ verilmiş hiçbir ânı aslında unutmadığımız gibi. Benim Adım Gültepe de umarım öyle bir iz bırakabilir.
....
Zaman Gazetesi Söyleşisinin Tamamı için:
http://www.zaman.com.tr/cumaertesi_rollerin-degil-hikayelerin-pesindeyim_2242049.html
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder